Önyargı Nedir? Önyargının Sebepleri Nelerdir?
Önyargı, temelde diğer insanlara karşı adil olmayan ve tarafgir bir yaklaşımı ifade eder. Bu, belirli bir grup insan hakkında yapılan genellemelerle ilgilidir ve önyargılar her zaman somut eylemlere dönüşmeyebilir. Ayrımcılık ise önyargılarla yakından ilişkilidir; fakat ayrımcılık, genellikle bir kişi ya da grupların diğerlerine karşı gösterdiği adaletsiz davranışları daha açık bir şekilde içerir.
Önyargı Nedir?
Önyargı, diğer bireylere karşı gösterilen adil olmayan ve yanlı tutumu tanımlar. Bu, genellikle belirli gruplar hakkında yapılan ve her zaman eylemlere dönüşmeyebilecek genellemelere dayanır. Önyargılar ile benzerlik gösteren ayrımcılık ise, bir grubun diğerlerine karşı gerçekleştirdiği adaletsiz eylemleri ifade eder ve burada önyargının davranışsal bir boyuta geçtiği görülür. “Kilolu insanlar daha az zekidir” gibi ifadeler, önyargının bir örneğidir ve çoğunlukla sözlü olarak ifade edilen tutumları içerir. Bu tür önyargılar her ne kadar her zaman eylemlere yansımasa da zararsız olduklarını varsaymak yanıltıcıdır. Zamanla önyargılar daha da pekişebilir ve ayrımcılık gibi somut davranışlara dönüşebilir, bu durumda oldukça zararlı sonuçlara neden olabilir.
Önyargının Sebepleri Nelerdir?
Önyargılar, insanların başkalarına karşı geliştirdiği adil olmayan ve yanıltıcı tutumların bir ürünüdür ve genellikle bilinçaltında şekillenen bu tutumlar, farklı sebeplerle ortaya çıkabilir. Önyargıların kökeni kişiden kişiye değişiklik gösterir ve bu farklılık, bireylerin maruz kaldıkları çeşitli durumlar ve koşullar tarafından belirlenir.
Engellenme Teorisi
Psikanalistler, özellikle çocukluk döneminde yaşanan engellemelerin, ilerleyen zamanlarda karşılaşılan durumlarda duygusal gerilim olarak kendini gösterme potansiyeline sahip olduğunu belirtirler. Bu tür duygusal gerilimler, bireylerin çevresel ve yaşamsal engellerle karşılaştığında önyargılı davranışlara yönelmesine yol açabilir. Örneğin, ekonomik bunalım dönemlerinde Yahudilerin veya Afrika kökenli Amerikalıların haksız yere suçlanması, ekonomik engellenme hali altında önyargıların nasıl ortaya çıktığının somut bir örneğidir. Engellenme halleri birçok soruna neden olabildiği gibi, önyargıların oluşumunu da tetikler, fakat bu durumların önyargı oluşturması kaçınılmaz mıdır?
Kusurlu Kişilik ve Zayıf Karakter
Bazı teoriler, önyargıların yalnızca kusurlu kişiliklerde ve zayıf karakterlerde görülebileceğini öne sürer. Bu yaklaşıma göre, nevrotik insanların hissettiği güvensizlik ve anksiyete, önyargıların bir kaynağı olabilir. Anksiyete ve nevrotik bozukluklar gibi durumlar, önyargıların oluşabileceği bir zemin olarak görülse de, aslında önyargılar sıklıkla güvensizlik, huzursuzluk ve kaygı durumlarında ortaya çıkar.
Sosyokültürel Faktörler
Önyargıların oluşumunda sosyokültürel faktörler önemli bir rol oynar. Bireyin toplumsal çevresi, etnik köken algıları, farklı yaşam tarzları ve düşünce biçimleri gibi çevresel faktörler, önyargıların gelişiminde kritik öneme sahiptir. Makineleşme, şehirlerdeki karmaşıklığın artması, sosyal ve ekonomik farklılıklar gibi sosyokültürel değişiklikler, önyargıların oluşumuna katkıda bulunabilir. “Lise mezunları iş için yetersizdir”, “Gecekondu sakinleri cahildir” veya “İşsizler zeki değildir” gibi pek çok önyargı, toplum içinde yaygın olarak kabul görebilir. Bu tür önyargıları aşmak, bireysel ve toplumsal düzeyde önemli bir adımdır.
Kalıpyargılar (Stereotipler)
Kalıpyargılar, farklı grupları veya bireyleri değerlendirirken kullanılan zihinsel şablonlar olarak işlev görür. Zihnimizde otomatik olarak oluşturulan bu kalıpyargılar, belirli bir grup hakkındaki genellemelerle eşleşir ve bu genellemeler sıklıkla değiştirilmesi zor olan önyargılara dönüşür. Örneğin, “köyde yaşayanlar zeki değildir” gibi bir kalıpyargıya sahip olan bir kişi, üniversite eğitimi alan bir köylüyle karşılaştığında bunu bir istisna olarak görür ve kalıpyargısını korumaya devam eder. Kalıpyargıların kırılması, önyargıların üstesinden gelmede önemli bir adımdır ve toplumsal uyumu güçlendirebilir.
Önyargı Şemaları
Şemalar, zihinsel yapılar olarak insanlar, olaylar ve kavramlar hakkında bilgi depoları gibidir, adeta bir bilgisayar dosyasına benzer şekilde düzenlenmiştir. Bu yapılar, düşünme, algılama ve sosyal davranışlarımız üzerinde önemli etkilere sahip olabilirler; bu etkiler arasında yanılsamalar ve bozulmalar da yer alır. Şemalar, sıklıkla kalıpyargılarla karıştırılır çünkü her ikisi de benzer işlevlere sahiptir. Şemalar dört ana kategoriye ayrılır: kişi, rol, olay ve kendilik şemaları.
- Kişi Şeması: Bireyin kendisi ve diğer insanlar hakkında sahip olduğu belirleyici özellikler bu şemaları oluşturur. Bu şemalar, insanların birbirlerini nasıl algıladıklarını belirler.
- Rol Şeması: Bireylerin meslekleri veya toplumdaki rolleri bu şemaları oluşturur. “Ne iş yapıyorsun?” sorusu genellikle bu rol şemasından kaynaklanır ve insanların rollerine göre belirli tutumlar geliştirmelerine yardımcı olur.
- Olay Şeması: Günlük hayatta karşılaşılan rutin hareketler, olaylar ve prosedürler, olay şemalarını oluşturur. Örneğin, ders dinleme veya mezuniyet gibi olaylar, bu şemaların bir parçasıdır.
- Kendilik Şeması: Bireyin kendisiyle ilgili bilgileri içerir ve bu bilgilerin nasıl algılandığını, hatırlandığını ve buna göre nasıl davranıldığını şekillendirir. Sosyal durumları değerlendirirken bireyin uygun davranışları sergilemesini sağlar, ancak aynı zamanda kısıtlayıcı olabilir ve davranışları yanıltabilir. Bu şema, değişikliklere karşı dirençlidir ve önyargıların oluşumunda önemli bir rol oynar.
Önyargılar ve Önyargıları Ortadan Kaldırma
Önyargılar, bireylerin psikolojik yapısı, sahip oldukları stereotipler, çevresel faktörler, yaşadıkları sosyal çevre, sosyal statü gibi bir dizi faktöre bağlı olarak gelişebilir. Bu nedenle, önyargıları yalnızca psikolojik bir fenomen olarak ele almak eksik bir yaklaşım olur. Önyargıların oluşumu ve sürdürülmesi, sosyal ve toplumsal bağlamda ele alındığında, hem desteklenen hem de yok edilebilen yapılar olduğu görülür. Önyargılarla mücadelede önemli olan, farklılıkların olumsuz bir şekilde değerlendirilmesi yerine, bireylerin birçok yönüyle farklı olabileceğinin kabul edilmesidir. İnsanların konuşmaları, davranışları, etnik kökenleri, dinleri gibi çeşitli alanlarda farklılıkları olabileceği anlaşılırsa, önyargılar daha kolay aşılabilir ve toplum içinde sağlıklı ilişkilerin kurulması mümkün olabilir.
Önyargıların yok edilmesinde, eşit statünün sağlanması, farklı grupların sürekli etkileşim içinde olması, rekabet yerine iş birliğine odaklanılması ve sosyal normların etkileşimi teşvik etmesi gibi koşulların sağlanması gereklidir. Bu koşullar, hem bireyler hem de devlet tarafından desteklendiğinde, önyargıların ortadan kalkmaması için bir neden kalmaz. Ancak, günümüzde sosyal statü farklılıkları giderek artmaktadır, bu da statü ile ilgili önyargıların artmasına yol açar. Bu durumu aşmak için devletin ve toplumun birlikte çalışması şarttır. Rekabetin dengeli bir şekilde yönetilmesi veya tamamen azaltılması ve insanların birbirleriyle etkileşime geçmeleri teşvik edilmelidir, bu sayede statüye dayalı önyargıların önüne geçilebilir. Önyargıların azalması için, hem toplumun hem de bireylerin üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerekir, böylece herhangi bir adil olmayan tutumun ortaya çıkması engellenir. Önyargılar, sadece bireysel düşünceler ve anlık yargılarla sınırlı kalmaz; içinde yaşanılan toplum, önyargıların merkezinde yer alır ve toplumsal etkiler, bireylerin kişisel görüşlerini şekillendirmede önemli bir rol oynar.
İzmir Psikolog ve Terapi Merkezi